12 Aralık 2020 Cumartesi

Sokağımızın Acılı Günü

Asuman Teksoy İsmaili kardeşimizi kaybettik. Işıklar içinde uyusun.

Ailesi ve sevenlerine başsağlığı ve sabırlar diliyoruz.


1963 yılında ben İstanbul'a gelerek ayrıldım. Onlar evlerine o zamanlarda taşınmışlar.

Ben 17-18 yaşındaydım. O da 9 yaşında olmalı. Taşındıklarını sonradan öğrendim.

İlk olarak bu grupta karşılaştık. Kardeşi ile birlikte bizleri bilgilendirdi.

Gülsen Gür kardeşim onun için bir anma yazısı ile sokağımızın geçmişine de katkıda bulunmuş.

Burada onun o güzel yazısını paylaşmak istiyorum.


KORONA BİR MELEĞİN DAHA KANATLARINI KIRDI...
AYNI SOKAKTA, BAHÇELİ, KARŞILIKLI EVLERDE OTURUYORDUK...
O OYUN ÇAĞINDAYDI, BEN GENÇ KIZDIM...BENİ ÇOK AMA ÇOK SEVERDİ... BENİM ONU SEVDİĞİM GİBİ... BİR GÜN BAHÇELERİNDEN KOPARDIĞI PEMBE YABAN GÜLÜNÜ UZATTI.*SENİN İÇİN* DİYE PARMAĞI KANIYORDU, DİKEN BATMIŞTI. BEN ÜZÜLMEYEYİM DİYE " ACIMIYOR Kİ " DEMİŞTİ....
YILLAR SONRA LİSE SON SINIFTAYDI....
BİR GÜN ARKAMDAN SESLENDİ " GÜLSEN ABLA OKU BAK, KOMPOZİSYONDAN ON ALDIM." DEDİ...
SINAV KAĞIDI YANAKLARIMDAN SÜZÜLEN YAŞLARLA ISLANDI...
ÖDEVİNDE UZUN UZUN BENİ ANLATMIŞTI....
ÖĞRETMENİNİN SORUSU;
"KİMİN YERİN DE OLMAK İSTERSİNİZ?"Dİ...
ASUMANIM, CANIM; BU SABAH ,CENNETE GÖNDERİYORUM BİTMEZ TÜKENMEZ SEVGİMİ, DUALARIMI...RUHUN ŞAD OLSUN...
İNANIYORUM Kİ CENNETDE BUGÜN...
*PEMBE YABAN GÜLLERİ* AÇACAK...
GÜLSEN GÜR
12.12.2020
Görüntünün olası içeriği: 1 kişi

13 Haziran 2020 Cumartesi

Önsöz


Sokağımızın beni etkileyen bir gizemi var.
O sokakta yaşanmışlıkların doğurduğu sevginin izleri bizlerin içine işlemiş. 
Ben bilinç altında 20 yıldır bu izlerin peşindeyim.

10 yıl kadar önce Necdetler'in evinde sokağımızı konuşurken, Necdet içeri gitti iki fotoğraf getirdi. Gürel ve Koray'ın sünnet düğünü fotoğrafları. İşte ilk önemli tetikleyici buydu.
Mustafa Kemal Lisesi buluşmalarına katıldıkça sokağımıza gidiyor fotoğraflar çekiyorum.
Geçen ay Nurten Erbaşar kardeşim Yenimahalle grubuna bir fotoğraf göndermiş. "Sokağımızın kızları". Necdet'teki fotoğrafların devamı. Aynı anda çekilmiş olmalı. Ok yaydan çıktı.

Face'de ararken Gülsen Gür kardeşimin sayfasında üçüncü fotoğrafı buldum. Feride Teyzem ve Ekrem Amcam evlenirken, 1935 yılında çekilmiş bir fotoğraf . Bu da emek verecek ve eski bilgi ve belgeleri toparlayacak olan kişiye bir armağan.

Hemen bir Face grubu kurdum. 19 kişi olduk. Daveti kabul etmeden izleyenlerle 25 kişiye yaklaştık. Yazarak bilgi veren sayısı ikiyi, üçü geçmiyor. 60-65 yıl sonra hatırlamak zor, hata yapmak korkusu da var. Face'de aramalarla eksikler giderilebiliyor. Aydıntan ailesi ile ilgili fotoğraf ve belgelere ulaşmam kısmen böyle oldu.

Şimdi 1960 yılını temsili olarak değişim yılı kabul edersek neler değişti sıralamaya çalışayım:

Amerika'da delikli kart ve bilgisayar hayata girdi. (İlk delikli kartı o yıllarda görmüştüm).
Yuri Gagarin dünya çevresinde dolaştı.
Naylon gömlek ve giderek plastik hayatımıza girdi.
Transistör bulundu. Lambalı radyolar yok oldu.
Helikopter kullanılmaya başladı.
Pervaneli uçakların yerine iet motorlu uçaklarla yolcu taşınmaya başladı.
Türkiye, Küba ile birlikte bir nükleer hedef olduğunu fark edemeden savaşın eşiğinden döndü.
AFS(American Field Service) ve Barış Gönüllüleri ile tanıştık. Türkiye CIA için araştırma projesi oldu.
Menderes enflasyon kavramını bilmeden ülkeyi idare etti. Ülke duvara tosladı. Plan yapmanın gerektiğini öğrendik.

Sokağımızda yaşarken oluşan bu değişimler sokağımıza verdiğimiz önemi de etkiliyor.


Yazıları konu başlıklarına tıklayarak okumak mümkün.

Sağda görülen konu başlıklarında ilk yazılan konular en altta kaldı. Sıra ile okumaya gerek olmamakla beraber alttan başlayarak okumak daha uygun olabilir.

Belgeler kısmı uzunca yazıları içerdiği için topluca verilmiştir. Gösterilen bağlantıya girilince belgeler orada seçilerek okunabilmektedir. Ziya Aydıntan öğretmenimiz için anlatılanları okumanızı öneririm.

Ayrıca Barbaros İlkokulu Blogumu:
https://bizim-barbaros-ilkokulumuz.blogspot.com/
Bağlantısından izleyebilirsiniz.

10 Haziran 2020 Çarşamba

Kaptanlar'ın Evi

Kaptanlar'ın evi
Sokağımızın 104 numaralı evi en kalabalık nüfusun yaşadığı evdi. Bizim için bu ev Kaptanlar'ın eviydi. Ekrem Bey amca ve Feride Hanım teyze 1935 yılında evlenmişler. Yedi çocukları vardı. Sırayla yazayım. Umarım hata yapmam. Yüksel, İlsev, Nursel, Tisel(Kaptan), Gülsen, Gürel, Koray.

Feride Hanım teyze iki kızı ile birlikte bu evin yemek, temizlik ve çamaşır işlerinin hakkından gelirdi. Ekrem Bey amca da bu kadar kalabalık bir ailenin geçimini sağlardı. Ben iyi hatırlayamıyorum ama kardeşim Necdet, İlsev ağabeyin bir Alman şirketinde çalıştığını iş dönüşü sokağımızın çocuklarını kullandığı arabaya doldurup sokak aralarında gezdirdiğini hatırlıyor.
Gürel ve Koray'ın sünnet düğünleri sokağımızın çocuklarının birlikte fotoğraflarının çekilmesini sağlamıştı ve bu anıların yazılmasına da sebep oldu.
1984 yılında annem ve babam, Vedatlar'ın yaptığı (o zaman galiba satmışlardı) evde kiracıydılar. Babam Hacettepe Hastahane'sinde yatıyordu. Ekrem Bey amca ziyarete gelmiş ve beni teselli ederken bir sırrını vermişti. "Feride teyzen duymasın ... Bende de yavaş ilerleyen o umarsız hastalık var " demişti. Babamı kaybettiğimiz zaman Feride teyze de ilgisini esirgememişti. Gene o zamanlarda, sabah hastahaneye giderken sokakta Nursel ablayı görmüş arabamla şehre beraber gitmiştik. Eskilerden epeyce konuşmuştuk.
Bu güzel insanların bir kısmı artık aramızda değil. Kendilerine Tanrı'dan rahmet diliyorum. Işıklar içinde olsunlar.

Selçuk Tuncer
Işıklarda uyusunlar. Çok iyi ilişki içindeydik. Feride teyzemin kızıma diktiği bir elbise vardı, bizi çok mutlu etmişti. Her bayramda mutlaka el öpmeye giderdik. Bir kaç hukuksal soruna da bakmıştım. Şimdi ise Nursel abla ve çocuklari ile görüşüyoruz. Hepsine sağlıklar dilerim.

Şenkal Aydın
Rahmetli Ekrem amca ve Feride teyzemizin mahallenin çocukları olarak çoook ekmeğini yedik çooook suyunu içtik. Allah her ikisine de rahmet eylesin, mekânları cennet olsun, nurlar içerisinde uyusunlar yürekleri güzel insanlar.🌹

Attila Teksoy
Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun Feride teyzem hiç değişmemiş. Sima olarak Ekrem amca'da değişiklik var. Allah ona da rahmet eylesin



 Nurten, Jale, misafir, Nursel, Nur, Kaptan, Gülsen
Nilüfer,Ahmet Şule, Vedia
Hüseyin,Necdet


 Nur, Nursel, Kaptan, Nurten, Jale, Gülsen
Gürel, Şule, Ahmet, Cihangir, Necdet, Nilüfer, Hüseyin


Nurten, Nur, Jale, Nursel, Şule
Vedia, Gülsen


Neşeli ve Eğlenceli Sokağımız

Sokağımız çok neşeli ve eğlenceli idi.
Gece saklambaç, gündüz kuka gibi oyunlar oynardık. Tornet kayılır, bisiklete binilirdi. Geceleri meyve ağacı olan evlerin bahçelerine dalınırdı.
Bende en fazla iz bırakan anı, büyük abilerin de katıldığı bir ceviz oyunu olmuştu. Sanırım o sıralarda sokağımız yeni asfaltlanmıştı.
Ceviz üst kısmımdan delinerek içine kurşun akıtılır ve üstü cam macunu ve ziftle sıvanarak baş yapılırdı. Bu baş ile açılınır ve en uzağa gidenden başlayarak atış yapılırdı. Amaç yanyana dizilmiş cevizleri bir noktadan vurmak ve cevizleri kazanmaktı. Bir seferinde hiç unutmuyorum sokağın bir başından Kaptanlar'ın evi hizasına kadar açılmışlardı. Cevizlere, daha çok da başta olan cevize fitik konur "Başta fitik var" diye bağrılırdı. Kumar farkedilmesin diye para fitik diye adlandırılırdı.
Gene hatırladığım başka bir olay da Ragıp Tüzün caddesinde troleybüs hatları çekilirken bizden büyük abilerle yaşıt bir İtalyan teknisyenin de bizim sokağı benimsemesiydi. O da zaman zaman oyunlara katılırdı.
2014 yılında çektiğim fotoğraflarla sokağımızı anıyorum.
Sağda Barbaros İlkokulu duvarı

Solda üstü örtülü teraslı ev Emine Hanımlar'ın evi

Çam ağacı olan ev, Köylü apartmanı



Yandımata ve Sempati apartmanları

Sempati apartmanı (Blok başı)

Semireler'in evi (arada)

Teksoy ailesi evi

Aydıntan ailesi evi

Ev Sahibimiz Uysal Ailesi

110 numaralı evde ev sahibimiz Uysal ailesi oturuyordu.
Yenimahalle evleri arasında akrabalık ilişkileri de vardı. 65 yıl içinde evlenenler ile yeni hısımlıklar da oluştu ve yeni bir nesil daha doğdu. Bu arada kazalar, acılar da yaşandı. Ev sahibimiz Uysal ailesi evlerin bu devingen yapısına iyi bir örnekti.
Ev sahibimiz Nazım Uysal'ın kızkardeşi de Yenimahalle'de otururdu. Nesrin Eror'un oğlu İbrahim ve kızı Berin her bayram dayılarının ilk ziyaretçilerindendi. Berin Eror , son yıllarda kaybettiğimiz arkadaşımız Maruf Orhan ile evlendi. İbrahim Eror da Tisel Gür(Kaptan) ile beraber acı bir trafik kazası geçirdi ve sonra başka bir trafik kazasında hayatını kaybetti.
Nazım Bey'in ayrı bir anneden genç iki kardeşi daha vardı. Birisi Osman diğeri de eşi ile aynı isimde Nermin idi. Onlar da ağabeylerine bayram ziyaretine gelirlerdi. Osman gitara çok meraklıydı. Müzik(gitar) eğitimi almak istiyordu. Nazım Bey ile birlikte beni İTÜ-Gümüşsuyu yurdunda ziyaret etmişlerdi. Osman kayboldu. Belki de yurt dışına gitti . Sonra kendisinden hiç haber alınamadı.
Nazım Bey yakalandığı bir beyin zarı hastalığından vefat etmiş. Oğlu Ersin de genç yaşta aramızdan ayrılmış. Nermin yenge de artık aramızda değil. Kızları Esin İstanbul'da yaşıyormuş.

Nurten Erbaşar
Nazım abi ve Nermin ablalarla akrabadan ileri dostluğumuz vardı. Esin ve RAHMETLI Ersin, anneme cicianne derlerdi. Çok güzel günlerimiz geçmiştir.

Size annem ablam ve kardeşimle olan fotoğrafımı gönderiyorum.
Nursel
Emine Hanım teyze, Gülten, Nurten

Mehmet Bey amca ve Emine Hanım teyze
Attila Teksoy
Rahmetli Nazım Bey'in 1977'de vefat ettiğini biliyorum. O zaman doğal gaz filan da yok mahallede. Hava gazı var. Çoğu evde milangaz. O şartlarda rahmetli altına yaptığı zaman ben işe giderken seslenirdi. Gel oğlum kaldır da altını temizleyeyim derdi. Rahmetlinin gözünden yaş gelirdi. Beyin zarı iltihabından çok genç yaşda öldü. 50 yaşın altında. Oğlu Ersin Uysal da 58 doğumlu. O da 49 yaşında beyin hastalığından öldü. Nermin teyze ölümüne kadar son yıllarında yatalaktı. Oğlunun ölümünü bilmedi. Üçüne de ALLAH rahmet eylesin. 
Annen Mürşide teyze ile annemin Çankaya'daki evine gittiği zamanlarda 2008 de konuşurlardı. Annenin alzheimer'den öldüğünü biliyorum. Annem de alzheimer'den öldu. Ama yatağa düşmedi. Zor bir hastalık.  ALLAH kimseye böyle bir hastalık vermesin. Makbule Hanım da 99 yasinda öldü. Eskilerden kimse kalmadi.

Nejat Uğurlu
Sevgili Attila, evet annemi de alzheimer hastalığından kaybettik. Bu kadar yıl içinde yeni bir nesil doğarken eski nesil de doğal olarak aramızdan ayrıldı.

Asuman Teksoy
Esin artık Ankara’da yaşıyor.

Uğurlu Ailesi


Biz 1955 yılında Yenmahalle'ye taşındık. Nazım ve Nermin Uysal ev sahiplerimizdi. Kızları Esin vardı o zaman. Ersin daha sonra doğdu. Evimizin numarası 110/A idi. Ben 1963 yılında Mustafa Kemal Lisesi'ni bitirip İTÜ İnşaat Fakültesinde okumak için İstanbul'a giderek Yenimahale'mizden ayrıldım. Babam Alaeddin Uğurlu annem Mürşide olup Necdet ve Nedret kardeşlerimdir. Sanırım 1967 yılında Maltepe'ye taşınıldı. Yıllar sonra annem ve babam tekrar Vedat ve Vedia'ların evinin alt katına taşındılar. 1984 yılında babam o evde otururken aramızdan ayrıldı.


Uğurlu ailesinin 1954'de çekilmiş fotoğrafı. Alaeddin(14) Mürşide(28) Nejat(46) Necdet(50) Nedret (60) . 
Nedret Yenimahalle'de daha sonra doğdu.

Nurten Erbaşar
Yazınızı okurken gözlerim doldu. Anneniz Mürşide Hanım teyzeyi çok severdim. Babanıza Allah rahmet eylesin. Anneniz nasıl?  Maltepe'deki eve gittiğimi hatırlıyorum. Annem, Nermin abla ve anneniz çok iyi arkadaştılar. Tanıyan herkese selam ve sevgiler.

Nejat Uğurlu
Annemi de 2010 yılında kaybettik. Bu grubun amacını daha dar bir çerçevede bilgi paylaşmak olarak düşünmüştüm. Vedia ve Reyhan kardeşlerim senin arkadaş listende oldukları için onları da gruba eklersen sevinirim.

Nurten Erbaşar
Başınız sağolsun. Allah rahmet eylesin.
Nedret Nihal Soydal
Annem ve ebediyete intikal etmiş bütün anneleri rahmetle anıyorum ve tüm annelerin anneler gününü kutluyorum

9 Haziran 2020 Salı

Aydıntanlar

Ziya öğretmenim çok idealist ve kibar bir insandı. Çok arkadaşım ondan mandolin dersi almıştır. Engin Armay arkadaşım anlatmıştı. Ablası ile birlikte ders alıyorlarmış. Ziya Bey bir süre sonra babasına bu çocuklarda müzik kulağı yok paranı boşa harcama demiş. Semiha öğretmen de sevgi dolu bir cumhuriyet öğretmeniydi. Bayramlarda komşulara ziyarete gidilirdi. Bir bayram annemler ziyarete gitmişler evde yoklardı. Kapı çalındı açtım. Ziya Bey ve Semiha Hanım. Evde yalnız olduğumu farkedip girmeyip selam söylediler.
Atila ağabey de model uçak yapmaya meraklıydı. O zamanlar çok ince çıtalardan hazırlanmış ince kağıtlarla kaplanan model uçaklar vardı. Pervanesi ince tahtadan olurdu ve lastik burularak kurulur motor gibi pervaneyi döndürürüdü. Bugün camii olan yer askeri bölgeden üç sıra dikenli çitlerle ayrılmış boş, yüksekçe üçgen bir alandı. Orası uçak uçurmak için en uygun yerdi. Hep beraber oraya giderdik.
Gene aklımda kalan bir anı: Atila ağabeyin Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'nde verdiği keman konserini izlememiz için Sumru ablanın bizlerin oraya gitmesine yardımcı oluşuydu. Atila ağabey o yıllarda çıkan Suna Kan, İdil Biret gibi sanatçılarla birlikte "harika çocuklar kanunu" kapsamında yurt dışında eğitim şansına kavuşmuştu. Yukarda saydığım sanatçıların aileleri çok zengindi. Onların öğretmenlere pahallı hediyeler götürdüklerini bana söylemişti. Sonra Atila ağabey Belçika'ya Liege şehrine giderek keman eğitimine orada devam etti.

Atila ağabey Gazi Lise'sinden mezun oldu. Çok iyi bir öğrenciydi. Geometri ve matematik onun en çok sevdiği derslerdi. Evlerinin önünde asfaltta tebeşirle problemler çizer ve çözümleri bana ve Ender'e anlatırdı. Ben orta son sınıfta iken onlar da lise 2 ve 3 öğrencileriydi. Ender Sarpkaya ve Yurdaer Köylü birlikte Mustafa Kemal Lisesi'nin ilk mezunları oldular. Ben ise iki yıl sonra mezun oldum.

Attila Teksoy
Yanlış bilgi. Benim rahmetli babam Ankara Devlet Konservatuar'ında 1963 senesinde müdürlük yapmış kişi. Ne Suna Kan ne de İdil Biret'in ailesi zenginmiş. İkisini de devlet göndermiş biri piyanist diğeri iyi keman çalan harika iki kız .Atila Aydıntan babasının sayesinde Almanya'ya gitmiş. Tabi o devirde bir çocuğun elinde keman olması için çok zor dönemler. 1977 yilinda görevli olarak Cenevre'ye gittiğimde ablama keman yayının kılı için bir servet odemistim ki o tarihlerde bile Ankara Devlet Konservatuar'ında keman atölyesinin hala olduğunu biliyorum.Çogu bölümün yükseği bile yokmuş. Profesör İrfanı Özdemir için babam konservatuarda obua yüksek bölümünü açmış. İngiltereden hocalar getirilmiş. 1965 yılı  Türkiye'sinde keman hocası bile İngiliz.

Nejat Uğurlu
60 yıl öncesini hatırlarken hatalar yapabilirim. Ayla Erduran da kastedilmiş olabilir.

 Nejat, Selçuk,Tuğrul

 Tuğrul (sol alt)   İnönü Planör Kampı'nda 
Beden eğitimi öğretmenimiz Turgut Kurdaş ortada.

Tuğrul'un bisikleti

Bu fotoğrafımı Tuğrul kardeşimin bisikletini kayda geçirmek için koydum. Sokağımızın artık bulamayacağımız bir fotoğrafı olduğunu sonradan farkettim. Arkada 115-117-119 numaralı evler olmalı.

Selçuk Tuncer
Nejat can cok guzel gunlere beni goturdun.Tskr ederim.
Tuğrul , Kaptan ve diğer arkadaşlara rahmet olsun. Sizleri ozledim. Sevgim ile kal.

Şefika Aydıntan
Nejat Bey iyi akşamlar..Sizlerden çok güzel anılar hatıralar aldık. Sizlere çok teşekkürler ederiz. Sağlıklı mutlu uzun ömürler diliyoruz...Selam ve sevgilerimizle..Bu arada bayramınız kutlu olsun....

Nejat Uğurlu
Ben de sizlere teşekkür ediyor. İyi bayramlar diliyorum.

Attila Teksoy
Hayır resimdeki olan evler 109 111 ve 113 nolu evler. Benim evi cekmişler.

Nejat Uğurlu
Dikkatin için çok teşekkür ediyorum. Bir iki kardeşim daha katkıda bulunsa çok daha fazla bilgi ortaya çıkarabilirdik. Bu da sizin evin😊 1962 yılı fotoğrafı. Siz buldunuz, ben çıkardım. 111 ve 113 nolu evler arasındaki satranç oynadığımız duvar az çok belli oluyor.


Bu evde 1963'ten sonra Teksoy ailesi oturdu.
 Asuman(54), Attila(56), Aysun(60) ve rahmetli Mualla Hanım burada yaşadı.

Attila Teksoy
Evlerin hic birinde pencerelerinde demir parmaklık yok. Biz de sonradan yaptırdık. 1972 den sonra. 
Nedim Bey camekan ile birlikte o da demir parmakligi 1969 da yaptırmıştı. Evi 1971 de Van İİi Kültür Merkez'ine satmıştı. Mahallede yurt olarak kullandılar. Bu işin baş mimarı Ferit Melen'di, rahmet bile okumak istemem. Bu yurtta Abdullah Öcalan 6 ay kaldı. Eşi Kesire de kaldı. 1974 yilinda Abdullah Öcalan'ı Tapu Kadastro Müdürlüğü'nde işe alan, o zamanın Maliye Bakanı Deniz Baykal'dı.

Aydıntan Ailesi

Aydıntan ailesinin yaşadığı ev sokağımızın en güzel ve rahat evlerinden biriydi. 60 lı yıllarda o günün şartlarında üç çocuklu bir aile için yeterli alana sahipti. Tuğrul ile aynı yaşlardaydık. Atila ağabey bizden büyüktü. Biz orta son sınıfta okurken o Gazi Lise'sinde son sınıftaydı. Sumru abla da Kimya Fakülte'sinde öğrenciydi. Hayal meyal bir de anneaneleri olduğunu anımsıyorum.
Tuğrul'un çok güzel bir bisikleti vardı. Bisiklete binmeyi çok severdi. Bir gün nasıl oldu, ne konuşuyorduk şimdi hatırlamıyorum benimle gel dedi. Evlerine soktu beni kapıda ayakkabılarımla girmeğe çekindim. Öyle girmemi söyledi. Girişten sonra piyanonun olduğu bölüme geçtik. Bana "do" nun yerini gösterdi. Kendisi ufak bir şey çaldı. Ben de hayatımda ilk ve son defa piyanoya elimi değdirdim. "Do mi sol mi mi, sol mi mi re do". Dostluk parçasının Ziya öğretmenin bestesi olduğunu sanırdım. Alman halk şarkısı olduğunu son zamanlarda öğrendim. Sonra arkadan merdivenlerden aşağı indik ve alt kat kapısından çıktık.
Tuğrul havacılığa meraklıydı. Paraşüt, planör ve uçmak onu çok büyülemişti. Bir yaz tatilinde Eskişehir'de iken Bozöyük'te yaşayan teyzeme gitmiştim . Tuğrul'un planör kampında olduğunu biliyordum. Dönüşte İnönü İstasyon'unda inip onu ziyaret ettim. Tam kamp hayatı yaşıyorlardı. Bana A tepesi B tepesi diye adlandırılan tepeleri göstermişti. Planör motoru olmadığı için bir araçla çekilerek yükseltiliyor sonra bu tepeler arasında termik denilen sıcak hava akımlarını kullanarak uçuyormuş. Gene o gün trenle yoluma devam ederek Eskişehir'e dönmüştüm.
Ertesi yıl da Kanada'ya gitmişlerdi takım olarak. Yolda çok büyük hava fırtınasına yakalandıklarını anlatmıştı. Orada yürüyen yollar olduğunu (bugün hava alanlarındaki gibi) görmüştü. Ben onun paraşütle atlarken yedek paraşütle inmek zorunda kaldığını Ziya Öğretmen'im için anlatılanları okurken öğrendim. Demek şeker hastalığını o korku tetiklemiş.
Tuğrul orta okul sonrası Ankara Koleji'ne gitti. Sonra da Ankara Devlet Konservatuarı'na. Türkocağı Evlendirme Dairesi'nde evlenişi bugün gibi hatırımda. Ben İstanbul'a gittiğim yılbaşı orada 18 yaşına bastım. O benden bir yaş büyük olsa da daha ufaktık. Daha sonra, benim İstanbul'dan yaz tatline geldiğim yıllardan birinde evlenmiş olmalı.

Attila Teksoy
Tuğrul ağabey 1945 doğumlu 2000 yilinda öldü. Evlerini 1998 yilinda yenilediler ve taşındılar. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası'nda flüt çaldığını biliyorum. Büyük oğlu 1968 doğumlu ya da 69, Küçük oğlu 1975 doğumlu. Evet bisikleti vardı. Model uçak konusunda uzmandı ama şeker hastası idi. Şekeri düşüyordu. Bir gun metil alkol almak için çalıştığım kuruma gelmişti. Kimya deposundan metil alkol verirken birden fenalaştı. Yandaki kuru kimya deposundan glikozu ağzina basmasam orada ruhunu teslim etmişti.

Nurten Erbaşar
Semiha Aydıntan benim öğretmenimdi beni çok severdi, ama biz o zamanın saygısıyla sokakta görecek diye saklanırdık. Yıllar sonra evlenip anneme gelirken çocuklarimla beni görünce çok sevinmiş gözleri dolmuştu..Ben de çocuklarim Emre ve Elif'e gururla benim öğretmenim olduğunu söylemiştim. Ruhları şad olsun nur içinde yatsınlar.

Nejat Uğurlu
Gerçekten Semiha öğretmen unutulmaz bir cumhuriyet öğretmeniydi. Fotoğrafta gözlüklü öğrenci önünde Nurten Özcan Erbaşar kardeşimiz bulunuyor.
Semiha Aydıntan öğretmen ve öğrencileri (Barbaros İlkokulu 1959)
Selim Aydıntan
Sevgili Nejat Bey ben kucuk oglu Selim AYDINTAN (1973) olarak babamin bilmedigim anilarini sizden ogrendim size mutesekkirim. Babam CSO ve Devlet Opera ve Balesinde Vurmali sazlar grubunda calismisti ama hayali havacilik idi seker hastaligini yuzunden yapamamis fakat devlet sanatciliginin yaninda model ucak sevgisi ve öldüğu gune kadar bu hevesinin pesinden kostu. Tren Garinin karsisinda Parasut kulesinin altinda Ankara Model Ucak Kulubu vardi orada gelen herkese modelciligi ogretir herkese yardimci olurdu.
Dedem Ziya AYDINTAN ile ilgili Kaan Öztutgan hocamizin calismasi paylasmak istedim. Hocam tekrar tesekkurlerimizi sunariz..
https://www.youtube.com/watch?v=Jja9jcPgyWw&feature=youtu.be&fbclid=IwAR0ID0UUag16blYPR4rNERgqXSSs35WoqUD_DUm9Ao7Q5e1MI8RWlL95mfc

Nejat Uğurlu
Sevgili Selim, ailenle gurur duyabilirsin. En içten sevgilerimi gönderiyorum. Fon müziği ve ara fotoğraflar mükemmel.

Selim Aydıntan
Muzik dedemin eseri .AYDINTAN ailesi adina bizler de sizlere sevgi ve saygilarimizi iletiyoruz.


Turgut ve Selim yeğenlerimiz de Tuğrul ve Şefika kardeşlerimden bize armağanlar. Böyle ufak göründüklerine bakmayın onların da saçlarında beyazlar epeyce artmış olmalı.



Bu yaptığım çalışmada Tuğrul kardeşim de bana yardımcı oldu. Fotoğrafların çoğunun onun kendi makinasıyla çekildiğini sanıyorum.

8 Haziran 2020 Pazartesi

Yapıldığı gibi duran iki evimiz

Sokağımızda yapıldıkları gibi duran iki evimiz kaldı. Bunlar 100 ve 113 numaralı evler. Burada Semire Sertkaya'nın babasının kaptı kaçtı tipi dolmuşu dururdu. Aile hakkında bilgim sınırlı. Elif isimli bir kızı olduğunu ve ilk eşini kaybettiğini öğrendim. İkinci eşi ile bu kapı önünde konuştuğumda bana, Çınar sokaktaki mozaik atölyesini tarif etmiş ve ziyaret etmemi önermişti. Zamanım olmadığı için gidemedim. Kardeşimize tekrar Tanrı'dan rahmet diliyorum.


Attila Teksoy
Yenimahalle'de tek katlı evden iki adet mevcut. Biri benim Miralay Nazım Bey'de 113 numara, diğeri Dereboyu sokakta. Başka yok. Miralay'da eski ev 13 tane kaldı.

Bu resim en az 8 yıllık çünkü Mehmet Ağabey 2013 den sonra bahçede oturamadı. Öldüğü 2019 yılı ocak 27'sine kadar 4 sene evden hic çıkamadı. Yatakta oturdu. Benim evin önündeki araba da onun. 2011 yılı çünkü bayrak yok iki evde de. En son sokak o yeni çekilmiş.

Nejat Uğurlu
Fotoğrafları 2009-2010 yıllarında çekmiştim.

Asuman Teksoy
Semire bir kez evlendi. Eşi Mehmet öldü, 6 ay sonrada Semire öldü. Kızları Elif evli Kanada'da yaşıyor. Semire Nilüfer ve Zafer 3 kardeştiler. Nilüfer bu evde yaşıyor.

Nejat Uğurlu
Verdiğin bilgiler için teşekkür ederim. Mehmet Bey'le konuşmuşum demek. Hasta olduğunu duymuştum ama öldüğünü bilmiyordum. Semire, Nilüfer ve Zafer kardeşler olarak kayda geçmiş oldular.

Emek vererek güzellikler yaratan insanlar unutulmaz.



7 Haziran 2020 Pazar

Evlerimizin yıkımımı gördüm

123 ve 125 numaralı evler ile karşı karşıya otururduk. 123 numarada Nebile Hanım teyzeler otururdu kızı Emel abla ve oğlu Baki çocuklarıydı. Onlar da 106 numarada oturan Nur ve Cihangir ile kuzendiler. 125 numarada Cahit Bey amca ve Nezahat Hanım teyze otururdu. Bertan ağabey ve Filiz çocuklarıydı. Cahit Bey amcanın bir motoru vardı.
Yıkım fotoğraflarını Mustafa Kemal Lisesi açılışının 50.Yılı buluşmasında 2009 yılı Kasım ayında çekmiştim. İçim acımıştı. Sanki sokağımızın cenazesini kaldırmaya gelmiştim. 



2010 yılı Nisan ayında Yenimahalle evlerinin fotoğraflarını çekerken bu evlerin kaba inşaatları bitmişti.

Asuman Teksoy İsmaili
Filiz canım benim. Bandırma Erdek yolunda araba kazasında felç olarak çıktı ve uzun bir süre sonra 80 de öldü

Attila Teksoy
Cahit Bey amcanın bir anadolu vardı beyaz. Ben geçerken arkadasim derdi. Kızı Filiz Baskın Karşıyaka mezarlığı L 23' de babamın mezarı ile aralarında iki sıra var. Mezar mahvolmuş durumda. Ne gelen var... Kırılmış mermer parçalarını onardım. Ne kadar acı. Bir arkadaşı bile gelmiyor. Zaten mermerciler bile "Ben sizi görüyorum.15 günde bir buradasınız. Çoğu gömüldükten sonra bir daha gelmiyor".diyor.

Sokağımızda en uzun süre oturanlar

Sokağımızda 65 yıl sürekli oturan var mıdır acaba?
Hasan ve Hüseyin Yandımata kardeşler ile aramızda bir ev vardı. Hasan kardeşim sürekli o evde oturuyor sanıyordum. Aradaki evi de alarak Yandımata apartmanı yapmışlar.

Hasan kardeşimin 60 yıl kadar önce top oynamaktan dönerken elinde topla penceremize gelip "Ödev bitti mi? " diye benden ödev istemesi şu anda gözlerimin önünde. Evlerinde de bir kere ders çalıştığımızı da hatırlıyorum. Demekki  ayrılıp sonra 1969 yılında sokağımıza tekrar gelmiş.

Onun yanındaki ev de Sempati apartmanı olmuş. İşte biz orada oturuyorduk.Girişin iki yanında yüksek kavak ağaçları olan evdi. 
 Sempati Apartmanı 110

Hasan Yandımata

Yandımata apartmanı

Hüseyin Yandımata kardeşimizi genç yaşta bir motor kazasında yitirmişiz. O da kapak resmimizde var ortada yumruğunu kaldırmış ve yüreklerimizde yaşıyor. 
Bu da Barbaros İlkokulu'nda çekilmiş bir sınıf fotoğrafı. Soldan üçüncü.

Sokağımızda arkadaşlıklar yakın yaşlar arasında oluşurdu. Hüseyin, Necdet, Gürel, Vedat, Semire aynı yaşlardaydılar. 40, 45, 50, 55 civarında doğanlar okullarda beraber okurlar aralarında ayrı gruplar oluştururlardı.

Attila Teksoy'un açıklamalarından sonra Semire'nin kardeşi Nilüfer Yıldır'ın sokağımızda en uzun süre oturan olduğunu düşünüyorum.

Derya Aladlı kardeşimden aldığım bilgiye göre Yurdaer Köylü'nün  ağabeyi Ünal Köylü de sokağımızda oturmaktaymış.

Çektiğim fotoğraflar içinde en güzel olanın da bu olduğuna karar verdim.

Bu kapının önünde Semire'nin babasının kaptıkaçtı tipi  dolmuşu dururdu. Ben aileyi iyi hatırlıyamıyorum. Semire'nin Nilüfer ve Zafer isminde iki kardeşi olduğunu öğrendim. Soyadları Yıldır olarak geçiyor.

6 Haziran 2020 Cumartesi

Evlerimiz

60 yıl önce Google Earth, Map yoktu. Arkadaşlarımızın oturduğu sokak isimlerini bilirdik. Serdar sokak, Levent sokak gibi. Sokakların numaralarının sağ tarafta çift sol tarafta tek olduğunu bilirdik. Omurtak sokak ve İkili Sokak isimlerini bile son zamanlarda haritaya baktıkça öğrendim.
Mahallemizi planlayanlar sokaklar arasında evleri beşli, altılı bloklar olarak düzenlemişler. Bizim sokağımız da karşılıklı altı evden oluşan dört blok halinde düşünülmüştü. Sağ tarafta ilk blok 98 ve 108 numaralı altı evden oluşurken bir bahçe arası verilerek ikinci blok 110 ve 120 numaralı evlerden oluşuyordu.
Karşı sıradaki tek numaralı evler de aynı şekilde planlanmıştı. Karşılıklı evler arasında 11 numara farkı olduğunu daha yeni farkediyorum. Bizim ev blok başı 110 numara, Selçuk kardeşimin oturduğu ev gene blok başı ve 121 numara idi.
Bizim sokakta 24 ev bulunuyordu. Genel olarak üst katta ev sahipleri alt katta da kiracılar otururdu. Kiracılar da sokağımızı pek kolay terk etmezlerdi.

Bildiğimiz evlerden en rahat yaşananı 113 numaralı evdi. O evde Amerika'dan eğitimden dönmüş bir havacı pilot binbaşı, eşi ve oğlu tek aile olarak otururdu. Kapak resmimizin ortasındaki çocuğun onların oğlu Ahmet olduğunu kardeşim söylemişti..
Asuman Teksoy 
Evet 113 nolu evde 63 yılında onlardan bize geçti çok güzel anılarımız var ve halen tek katlı ev olarak duruyor kardeşim Atila oturuyor.
Nejat Uğurlu
Evde kalorifer tesisatı var mıydı. O aileden hatırladığın isimler var mı?
Asuman Teksoy
Evet kaloriferliydi ev ve biz de kullandık. 5 yıl sonra çok pahalıya geldiği için sobaya geçtik. Eşinin adı Nejla idi. Istanbul'da yaşıyor ve onlar sonra ayrılmışlar ablalar bir süre görüştü oğlu yurt dışında yaşıyor adam ölmüş.
Nejat Uğurlu
Evet Nejla hanımdı. Ehliyeti de vardı. Pilot binbaşı zaman zaman mahallemiz üstünden uçardı. Bir de emirerleri vardı. Gündüzleri gelir, yapılacak işlerini yapardı.
Asuman Teksoy
Nejla Hanım kanser oldu ama yaşıyor ve ayrılmışlar.
Attila Teksoy
Necla Karay boşanmış 2000 yılında. Turgut Karay eve geldi yeni eşi ile. Bahçede kahve ikram ettim..
Şu an Yenimahalle'de tek katlı ev olarak iki ev kaldı. Dereboyunda bir ev ve benim ev .
98 numara Tuğrul ile Atila ağabey öldüler.
100 numara Semire abla öldü. 
104 Kaptan ile Yüksel ağabey öldüler. 
106 Cihangir ağabey öldü 
110 Ersin öldü 
Bizim sirada 
111 Süha öldu 
115 Oktay öldü 
125 Erdoğan öldu 
127 Yurdaer Köylü öldu 
Halim usta öldü.
Süha, Nedim ile Makbule'nin oğlu. Onlar evlerini 1971 de sattılar.Üc oğulları vardı. Nedim Bey'ler İstanbul'a yerleşmişlerdi. Suat ismiydi ama annesi babası da Süha derdi zaten mahalle ile ilgisi yoktu. 
Ilgisi olan Fatih, 1980 yılında  ölen Tisel ( Kaptan) ve Vedat ile iyi arkadaştılar. Zaten Kaptan kırmızı Mercedes trafik kazasında öldü. O dediklerinden kimse kalmadı. Mahalle 1995' lerde zaten bitmişti. Tüm evler yıkıldı. 4 katli apartman oldu.
Tuğrul Aydintan 2000 yilinda 55 yaşında öldü. Ağabeyi Atila Almanya'da öldü. Bir tek onlardan meslektaşım yüksek kimya mühendisi Sumru abla kaldı. O da Aşağı Ayrancı'da oturuyor.
Attila Teksoy
Saz çalan Cihangir'den bahsediyorsan onun yakın arkadaşı istihbaratçı albay söyledi.Ben cenazesine gitmedim. İstanbul Karacaahmet'te gömüldüğünü soyledi.
Şimdi is degisti.benim bahsettiğim Cihangir saz çalan. Onlar üst katda otururdu. Yil 1963 ile 1966 arası. Çünkü ev satıldı 1968 de polis Ahmet aldı orayı.
Nurten Erbaşar
Cihangir çok güzel darbuka çalardı. Sesi de çok güzeldi. Ablası Nur benim çocukluk arkadaşımdı.
Nejat Uğurlu
Internet araması ile Turgut Karay hakkında bilgi buldum. Helikopter pilotu olduğunu okuyunca ara sıra helikopter gürültüleri duyduğumuzu ve ve arkadaki futbol sahamıza( bugün cami olan yer) bir helikopter indiğini hayal meyal hatırlıyorum.

Cihangir Töreli olarak soyadını buldum ve kayıtlara geçsin istedim. O ve Vedia Atılgan birlikte ilkokulu Semiha Aydıntan öğretmenimizde okumuşlar. Kredi ve Yurtlar Kurumu'nun yöneticiliğini yapmış.-NU